Mısır’da Dijital Feminizmin Yükselişi: Speak Up Hareketi, Çelişkili Etkisi ve Geleceği
Temmuz 2020’de kurulan Speak Up Hareketi, Mısır’daki toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadelede merkezi bir güç haline gelmiştir. Sosyal medyanın dönüştürücü gücünden yararlanan hareket, geleneksel sistemlerin yetersiz kaldığı bir ortamda faillere karşı hesap verilebilirlik talebinde bulunmuş ve yaygın cinsel şiddet sorununu görünür kılmıştır. Hareketi tetikleyen, özellikle Ahmed Bassam Zaki ve Fairmont Otel tecavüzü gibi yüksek profilli vakalara yönelik çevrimiçi kampanyalar olmuştur. Speak Up, bu çevrimiçi öfkeyi somut hukuki ve sosyal değişime dönüştürmede önemli bir rol oynamıştır. Baskın bir cezasızlık kültürüne karşı, yasal reformları savunmuş ve bu çabalar, mağdur kimliğinin gizliliğini koruyan 2020 yasası gibi önemli mevzuat değişiklikleriyle sonuçlanmıştır.1 Ancak, bu ilerleme, devletin tepkisinin karmaşık doğası nedeniyle kırılganlığını korumaktadır. Mısır devleti bir yandan halkın taleplerine yanıt veriyormuş gibi görünmek için yasal reformları kabul ederken, diğer yandan muğlak “ahlak” yasaları aracılığıyla dijital alanda özgür ifadeyi kısıtlamaya devam etmektedir. Bu durum, aktivistlerin sürekli bir risk ve çelişki ortamında faaliyet göstermesine yol açmaktadır.
Cezasızlık Ortamı: 2020 Öncesi Mısır’da Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet
Mısır’daki Speak Up Hareketi’nin ortaya çıkışı, on yıllardır süregelen yaygın cinsel şiddet ve bu duruma karşı koymada hukuki ve toplumsal sistemlerin yetersiz kaldığı bir bağlamın sonucudur. 2020 öncesindeki dönem, meselenin derinlemesine kök salmış, sistemik bir sorun olduğunu gösteren çarpıcı verilerle karakterize edilmektedir. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) tarafından Nisan 2013’te yayınlanan bir araştırmaya göre, Mısırlı kadınların yüzde 99.3’ü cinsel tacize uğradıklarını belirtmiş ve bu kadınların yüzde 91’i sokaklarda kendilerini güvende hissetmediğini ifade etmiştir.2 Benzer şekilde, 2008 yılında Mısır Kadın Hakları Merkezi tarafından yapılan bir başka çalışma, anket yapılan erkeklerin yüzde 86’sının kadınlara cinsel tacizde bulunduğunu kabul ettiğini ortaya koymuştur.2 Bu istatistikler, cinsel şiddetin münferit vakalar değil, Mısır toplumunun dokusuna nüfuz etmiş yaygın bir olgu olduğunu göstermektedir. 2013’te Thomas Reuters Vakfı tarafından yapılan bir anket, Mısır’ı kadınlar için Arap dünyasının en kötü ülkesi olarak sıralamıştır.3 Bu tespit, 2017’de aynı kuruluş tarafından yapılan ve Kahire’yi dünya çapında kadınlar için en tehlikeli mega kent olarak adlandıran anketle pekiştirilmiştir.4
Bu durumun temelinde, hem yasal hem de toplumsal düzeyde var olan ciddi eksiklikler yatmaktadır. Mısır Ceza Kanunu, tecavüz, cinsel saldırı ve cinsel tacizi ancak kısmen suç saymaktadır.2 Tecavüzün yasal tanımı, vajinal penetrasyonla sınırlı olup, tecavüzün diğer biçimlerini dışlamaktadır. Bu dar tanım, faillerin genellikle cezadan kaçmasına olanak tanımaktadır. Yürürlükteki yasal hükümlerin uygulanması ise yetersiz kalmakta, bu da bir “cezasızlık kültürü”nün hakim olmasına neden olmaktadır.2
2014 yılında Tahrir Meydanı’nda Sisi’nin göreve başlama töreninin yapıldığı gün, en az dokuz kadın bir kalabalık tarafından cinsel saldırıya uğramıştır.3 Bu olay ülke çapında medyanın manşetlerine taşınınca, devlet de bir yanıt vermek zorunda kalmıştır. Sisi, saldırıyı alenen kınamış ve saldırıya uğrayan bir kadını bizzat ziyaret ederek Mısır adına özür dilemiştir.3 Bu sembolik adımlara ek olarak, cinsel tacizi altı aydan az olmamak üzere hapis cezasıyla cezalandıran yeni bir yasa çıkarılmıştır.3 Ancak, bu yasal değişiklik, aktivistler tarafından “tamamen siyasi bir hamle” olarak değerlendirilmiştir.3 Kampanyacılar, yasanın çıkarılmasına rağmen mahkûmiyetlerin çok nadir olduğunu belirtmiş, bu da yasal çerçevenin uygulanmasındaki temel eksikliklerin devam ettiğini göstermiştir.5
2020 Katalizörü: Dijital Medyanın Bir Dönüm Noktası Oluşu
Mısır’daki toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadelede gerçek bir dönüm noktası, 2020 yılında sosyal medyanın geleneksel sistemleri bypass ederek bir kitle hareketi için güçlü bir katalizör işlevi görmesiyle yaşanmıştır. Bu dönem, özellikle iki yüksek profilli vaka etrafında şekillenmiştir.
İlk büyük dalgayı başlatan, eski Kahire’deki Amerikan Üniversitesi (AUC) öğrencisi olan Ahmed Bassam Zaki vakasıdır. Temmuz 2020’de, anonimliğe olanak tanıyan sosyal medya hesapları, Zaki’ye karşı yüzlerce kadının cinsel saldırı, taciz ve şantaj iddialarını paylaşmaya başlamıştır.6 “Assault Police” (Saldırı Polisi) gibi hesaplar, kadınların deneyimlerini güvenli bir “kamusal alanda” anlatmalarına olanak sağlamış, onları yalnız olmadıklarını bilmeye teşvik etmiştir.6 Bu dijital platformun sağladığı anonimlik, kurbanların “itibar” kaybı veya “rezil olma” korkusu gibi, geleneksel olarak şikayette bulunmalarını engelleyen engelleri aşmalarına yardımcı olmuştur. Çevrimiçi tanıklıkların sayısı, artık görmezden gelinemeyecek bir seviyeye ulaşmıştır. Sonunda, kadınların Ulusal Konseyi devreye girerek, kurbanlar adına başsavcılığa bir rapor sunmuş ve bu durum Zaki’nin tutuklanmasına ve yargılanmasına yol açmıştır.6
Zaki vakasının yarattığı ivme, daha önce üzeri örtülmüş başka bir olayın yeniden gündeme gelmesini sağlamıştır. Zaki’ye yönelik iddialar, 2014 yılında Kahire’deki Fairmont Nile City Oteli’nde meydana geldiği iddia edilen bir grup tecavüzü vakasının yeniden soruşturulmasını tetiklemiştir.7 Sosyal medyada “Gang Rapists of Cairo” (Kahire’nin Grup Tecavüzcüleri) adında anonim bir Instagram hesabı açılmış, iddialara göre bir grup zengin aileden gelen gencin bir kadına ilaç vererek tecavüz ettiği ve olayı videoya kaydettiği suçlamaları ayrıntılarıyla paylaşılmıştır.7 Bu olay da sosyal medyada büyük bir öfkeye neden olmuş ve kamuoyunun baskısı, savcılığın olayla ilgili dokuz erkek hakkında tutuklama emri çıkarmasını sağlamıştır.7
Bu iki vaka, dijital platformların Mısır’da feminizm için nasıl bir dönüştürücü güç haline geldiğini göstermektedir. “Assault Police” gibi hesapların sağladığı anonimlik, bireylerin kendi başlarına başaramayacakları bir şeyi başarmalarına yardımcı olmuştur: binlerce insanı kolektif eylemde bir araya getirmek.8
Speak Up Hareketi: Kökeni, Stratejisi ve Etkisi
Bu yeni dijital aktivizm dalgası, 2020 yılının Temmuz ayında diş hekimi ve feminist aktivist Gehad Hamdy tarafından kurulan Speak Up adlı feminist girişimde kurumsal bir yapıya bürünmüştür.9 Hareket, başlangıçta cinsel taciz ve şiddetle mücadele etmek amacıyla kurulmuş olsa da, zaman içinde toplumsal cinsiyetle ilgili bir dizi konuyu ele alacak şekilde genişlemiştir.8 Speak Up’ın misyonu, şiddet mağdurlarına destek ve dayanışma sağlamak ve yasa koyucuları kadınların gelişebileceği güvenli, şiddetten arındırılmış bir topluluk olmasını sağlayacak yasalar çıkarmaya teşvik etmektir.8
Speak Up’ın etkinliği, çok yönlü stratejisinden kaynaklanmaktadır. Birincisi, hareket, cinsel şiddet ve tecavüz faillerini sosyal ağlar aracılığıyla ifşa etmek isteyen mağdurlar için önde gelen bir durak haline gelmiştir.8 Faillerin hesap verebilirliğini sağlama çabası, Mısır’daki bir tecavüzcü ve adam kaçıranın ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasıyla sonuçlanmış bir kampanyaya da yol açmıştır.8
İkinci olarak, Speak Up, mağdurlara pratik destek sağlamaktadır. Bu, hukuki rehberlik ve psikolojik destek sunmayı da içermektedir.8 Harekete güç veren en önemli unsurlardan biri, davaya sempati duyan yetkililerle bir ağ kurmuş olmasıdır. Bu ağ, mağdurlar ile yetkililer arasında bir köprü görevi görerek tutuklama ve yargılama süreçlerini hızlandırmaktadır.8
Üçüncüsü, Speak Up, yasal değişiklikleri savunmada aktif rol oynamaktadır. Hareket, Kadın Sünneti (FGM) konusunda yürüttüğü kampanyalarla, Mart 2021’de bu uygulamayı suç haline getiren bir yasanın çıkarılmasına doğrudan katkıda bulunmuştur.8
İkili Bir Gerçeklik: Yasal Kazanımlar ve Süregelen Baskı
Speak Up Hareketi’nin öncülük ettiği çevrimiçi kampanyaların etkisi, Mısır devletinin ikili ve çelişkili bir yanıtıyla sonuçlanmıştır. Bir yandan, hareketin halk üzerindeki baskısı, önemli bir yasal reformu beraberinde getirmiştir. Ağustos 2020’de, Mısır Parlamentosu, cinsel şiddet suçlarını bildiren kişilerin kimliklerinin gizliliğini otomatik olarak sağlayan bir yasa değişikliğini onaylamıştır.1 Adalet Bakanı Ömer Mervan, yasa tasarısını sunarken, “vatandaşları bu suçları bildirmeye teşvik etmek” ve “mağdurların itibarları için endişelenmelerini” gidermek için bu yasanın gerekli olduğunu ifade etmiştir.1
Ancak, bu ilerleme, devletin dijital alanı ve ifade özgürlüğünü kontrol etme yönündeki süregelen çabalarıyla çelişmektedir. Hükümet, bir yandan mağdur koruma yasasını geçirirken, diğer yandan muğlak siber suç yasalarını kullanarak genç kadınları, “TikTok kızları” olarak bilinen sosyal medya fenomenlerini tutuklamış ve hapse atmıştır.1 Bu kadınlar, “Mısır toplumunun aile prensiplerini veya değerlerini ihlal etmek” gibi belirsiz suçlamalarla karşı karşıya kalmışlardır.10 Bu çelişkili yaklaşım, devletin hesaplanmış bir stratejisinin parçasıdır. Hükümet, mağdur koruma yasasını çıkararak halkın öfkesine yanıt veriyormuş gibi görünmekte ve uluslararası imajını güçlendirmektedir. Ancak aynı zamanda, TikTok fenomeni kadınların ve hatta Fairmont vakasının tanıklarının da tutuklanması, devletin kontrolü elden bırakmaya niyetli olmadığını göstermektedir.7 Devlet, yalnızca kendi kontrolü altında ve kendi anlatısıyla uyumlu olan “sesini yükseltme” eylemlerine izin vermektedir.
Devam Eden Zorluklar ve Gelecek Yönelimler
Speak Up Hareketi’nin sağladığı yasal kazanımlara ve sosyal değişime rağmen, temel zorluklar devam etmektedir. Yeni yasaların uygulanması hala yetersizdir ve mahkumiyetler nadirdir.5 Kadın hakları aktivistleri, “asırlar öncesine dayanan geleneklerin” değiştirilmesinin uzun soluklu bir mücadele olduğunu vurgulamaktadır.4
Bu zorluklar karşısında, Speak Up Hareketi stratejisini geliştirmeye devam etmektedir. Geleceğe yönelik planları arasında girişimi daha geniş kitlelere ulaştırmak ve cinsel sağlık, hukuki sorunlar ve taciz gibi konuları ele alan uzmanlaşmış kampanyalar başlatmak bulunmaktadır.8 En dikkat çekici gelişme ise, hareketin 2024 yılında “Speak Up Yardım Hattı”nı başlatmasıdır.9 Bu, Mısır’daki çevrimiçi şiddet, şantaj ve teknoloji destekli toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele etmek için kurulan ilk çevrimiçi yardım hattıdır.9 Yardım hattı, Meta ve TikTok gibi büyük teknoloji platformlarıyla iş birliği yaparak, mağdurlara istismar edici içerikleri kaldırma, dijital güvenlik bilgileri ve hukuki destek sağlama konularında yardımcı olmaktadır.9
Mısır’da Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddetle Mücadelede Önemli Olayların Kronolojisi
| Tarih (Yaklaşık) | Olay/Dönüm Noktası | Açıklama/Önem | İlgili Kaynak Kimliği |
| Nisan 2013 | UN Women Raporu | Mısırlı kadınların yüzde 99.3’ünün cinsel tacize uğradığını belirten rapor yayınlandı. | 2 |
| Haziran 2014 | Sisi’nin göreve başlama törenindeki saldırılar | Tahrir Meydanı’nda en az dokuz kadına yapılan cinsel saldırı, kamuoyunda infial yarattı. | 3 |
| Haziran 2014 | Cinsel tacize karşı yeni yasa | Sisi, olaya yanıt olarak cinsel tacizi suç haline getiren bir yasa çıkardı, ancak uygulaması zayıf kaldı. | 5 |
| Temmuz 2020 | Ahmed Bassam Zaki Vakası | Sosyal medyada Zaki’ye karşı cinsel saldırı ve şantaj iddiaları yayıldı, yüzlerce kadın tanıklık yaptı. | 6 |
| Temmuz 2020 | Fairmont Otel Vakası’nın yeniden gündeme gelmesi | Zaki vakasının yarattığı ivme, 2014’teki grup tecavüzü olayının sosyal medyada yeniden paylaşılmasına yol açtı. | 7 |
| Temmuz 2020 | Speak Up Hareketi’nin kuruluşu | Gehad Hamdy tarafından cinsel taciz ve şiddetle mücadele etmek amacıyla feminist bir girişim olarak kuruldu. | 9 |
| Ağustos 2020 | Mağdur kimliğini koruma yasası | Meclis, cinsel şiddet suçlarını bildiren mağdurların kimlik bilgilerinin gizliliğini koruyan bir yasayı onayladı. | 1 |
| 2020 | “TikTok kızları”nın tutuklanması | Devlet, “Mısır aile değerlerini” ihlal ettikleri gerekçesiyle kadın sosyal medya fenomenlerini tutukladı. | 1 |
| Mart 2021 | Kadın Sünneti’nin suç sayılması | Speak Up’ın yürüttüğü kampanyalar sonucunda Kadın Sünneti’ni suç haline getiren yeni bir yasa çıkarıldı. | 8 |
| 2022 | Gehad Hamdy’nin BBC 100 Kadın listesine girmesi | Speak Up’ın kurucusu Hamdy, aktivizminden dolayı BBC’nin 100 ilham verici ve etkili kadın listesinde yer aldı. | 9 |
| 2024 | Speak Up Yardım Hattı’nın lansmanı | Speak Up, çevrimiçi şiddet ve dijital tacizle mücadele için Mısır’daki ilk çevrimiçi yardım hattını başlattı. | 9 |
Sonuç
Mısır’daki Speak Up Hareketi, sosyal medyanın dönüştürücü gücünü kullanarak, on yıllardır süregelen toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele eden yeni bir aktivizm dalgasının önemli bir örneğidir. Ahmed Bassam Zaki ve Fairmont Otel vakalarının kamuoyunda yarattığı infialin üzerine inşa edilen hareket, mağdurların anonim olarak seslerini duyurabilecekleri güvenli bir alan sağlamıştır. Bu kolektif çaba, mağdur kimliğinin gizliliğini koruyan 2020 yasası gibi somut hukuki reformları zorlamış ve Kadın Sünneti’nin suç haline getirilmesi gibi yasal değişimlere katkıda bulunmuştur.1
Ancak, bu ilerleme, Mısır devletinin çelişkili ve karmaşık tepkisiyle gölgelenmektedir. Devlet, halkın taleplerine yanıt veriyormuş gibi görünmek için bazı yasaları kabul ederken, aynı zamanda belirsiz “ahlak” yasalarını kullanarak bağımsız dijital ifadeleri bastırmaktadır.10 Bu ikili strateji, hareketin çabalarının devlet tarafından kontrol altına alınmasını ve meşrulaştırılmasını sağlamakta, ancak aynı zamanda aktivistler için riskli bir ortam yaratmaktadır. Hareketin geleceği, hukuki reformların zayıf uygulanması, devam eden ekonomik zorluklar ve derinlere kök salmış toplumsal normlar gibi ciddi zorluklarla karşı karşıyadır. Speak Up’ın çevrimiçi bir yardım hattı kurması gibi stratejik evrimi, bu zorluklara karşı dirençli ve uyarlanabilir bir yaklaşım sergilediğini göstermektedir.9 Dijital aktivizm Mısır’da önemli bir değişim yaratma potansiyeline sahip olsa da, bu değişim, cezasızlık ve devlet kontrolünün temel sistemleri tam anlamıyla aşılana kadar kırılganlığını koruyacaktır.





