Demokratik konfederalizm ve radikal demokrasi gibi kavramlar günümüz siyaset biliminin en canlı tartışma alanlarını oluşturuyor. Batı’daki liberal demokrasilerin krizinden Ortadoğu’daki alternatif arayışlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan bu tartışmalarda, akademisyenler yalnızca teorik değil aynı zamanda pratik deneyimlerle de katkı sunuyor.
Bu bağlamda Bath Üniversitesi’nde siyaset bilimi alanında çalışan Dr. Kateřina Vráblíková, karşılaştırmalı siyaset, toplumsal hareketler ve demokratik konfederalizm üzerine yürüttüğü çalışmalarıyla öne çıkan bir isim. Kendisiyle, demokrasinin sınırlarını ve yeni arayışları konuştuk.
“İstisna Hali” demokrasiye nasıl etki ediyor?
Agamben’in “istisna hali” kavramı, kriz dönemlerinde hukukun askıya alınmasını anlatıyor. Sizce bu durum demokrasiyi nasıl etkiliyor?
Kateřina Vráblíková:
Her ne kadar Agamben’in izin vermese de Birleşik resimler gibi ülkelerin kendi “normali” ile ve demokratik değerler ile çelişmesine rağmen “olağanüstü hal”in başka iktidarları gasp etmek için sahip olduklarını biliyorum. Bu tür uygulamalar bana göre Nazi Almanya’sının faaliyetleriyle paralellik gösteriyor.
Ayrıca Agamben’in bahsettiği istisna halinin hukuk sistemlerinin doğasında var olan sorunlu bir özellik olduğunu düşünüyorum. Hukukun üstünlüğü siyaset üstüdür ve gücün kötüye kullanılmasını önlemeyi amaçlayan bir sosyo-politik örgütlenme mekanizması olarak vücut bulmuştur. “İstisna hali”nin varlığıyla birlikte hukukun üstünlüğü mekanizmasının bu talepleri karşılayamayacağı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar iyi niyetli olsa da, haklarına aşırı derecede güvenme, depolitizasyon oranları olarak işlevselleşmekte ve “gözetleyenleri kim gözetleyecek?” sorunsalına yol açmaktadır. Bu nedenle, Öcalan’ın öz-savunma ilkesi , insanların kendi refahlarının gözcüsü olmalarının tezahürü olarak varlığını sürdürüyor ve bu anlamda oldukça önemlidir.
Referandum gerçekten demokrasiyi güçlendiriyor mu?
Brexit, İskoçya ve Katalonya referandumları gibi deneyimler bize ne söylüyor? Referandumlar demokrasi açısından nasıl değerlendirilmeli?
K.V.:
Referandumların sistemin bazı olumsuz yönlerini beslediğini düşünüyorum. Bu yüzden buna karşı bir hayranlık beslediğimi söyleyemem. Brexit örneğini veya göçmenlerin yurttaşlık haklarını belirleyen bazı İsviçre referandumlarını burada örnekleyebiliriz.
Referandum kampanyaları genellikle siyasi elitler tarafından manipülasyon aracı olarak kullanılıyor. Ayrıca önemli konularda tek seferlik karar alma mantığına dayanıyor. Böylece çoğunluğun azınlıkları ezdiği bir sistem haline geliyor.
Elbette bazen doğru düzlemde kullanılması mümkün ama ben onları daha çok pragmatik bir araç olarak görüyorum. Batı tarzı seçim demokrasisinin sorunlarına hiçbir şekilde çözüm olamaz.
Eğer referandum, İskoçya ve Katalonya’daki insanların bir gün özerkliklerini elde etmelerinin bir yoluysa, neden olmasın? Ama şimdiye kadar gördüğümüz kadarıyla bu, demokrasiyi gerçekten anladıkları anlamına gelmiyor.
Seçim dışı katılım neden önemli?
Kitabınız What Kind of Democracy?’de seçim dışı siyasi katılım ve demokratik yurttaşlıktan bahsediyorsunuz. Bu kavramları biraz açar mısınız?
K.V.:
Kitapta, Batı’nın liberal ve temsili demokrasi uygulamalarında insanların seçim dışı siyasi katılım eğilimleri inceleniyor. Dilekçe imzalamak, gösterilere gitmek, boykot etmek gibi faaliyetler yalnızca oy kullanmaktan daha geniş bir siyasi alan açıyor.
Çünkü seçimler siyasi seçkinler tarafından önceden tasarlanıyor, insanlara sınırlı seçenekler sunuluyor ve sadece birkaç yılda bir gerçekleşiyor. Bu yüzden demokratik yurttaşlık kavramının ardında, seçim dışı siyasi faaliyetlerin daha fazla önemsenmesi fikri yatıyor.
Kitap, federal veya adem-i merkeziyetçi yapılar içinde seçim dışı katılımın ciddi ölçüde arttığını gösteriyor. Çünkü bu yapılarda güçler ayrılığı ve rekabet daha fazla baskı mekanizması üretiyor.
Sonuçta demokrasi, devletin varlığına ve temsil mekanizmasına bağlanıyor. Ama benim cevabım: Demokratik Konfederalizm. Çünkü bu sistem, Batı tarzı demokrasilerdeki bazı faydalı mekanizmaları bünyesinde barındırsa da gerçek “radikal demokrasi” için çok daha fazla alan sağlıyor.
Ortadoğu’da radikal demokrasi mümkün mü?
Ortadoğu’nun etnik ve dini çeşitliliği, çatışmalar ve eşitsizlikler düşünüldüğünde radikal demokrasi bu coğrafyada nasıl bir alternatif olabilir?
K.V.:
Ortadoğu, demokratikleşmeyi zorlaştıran hatta imkansız kılan birçok özelliğe sahip: etnik farklılıklar, mezhepçilik, kutuplaşma, şiddetli çatışmalar, sosyo-ekonomik uçurumlar ve küresel sömürü düzeni… Ama aynı şey devlet temelli liberal demokrasi için de geçerli.
Kürdistan’da radikal demokrasinin gelişmesinin bölgenin çok sorunlu yapısından kaynaklandığını söyleyebilirim. Çünkü Batı tipi demokrasi bu coğrafyada işe yaramıyor. İlginç olan, radikal demokrasinin liberal demokrasiden daha iyi bir alternatif olma potansiyeli taşımasıdır.
Demokratik konfederalizm Avrupa için ne ifade ediyor?
Rojava’da inşa edilmeye çalışılan demokratik konfederalizm sizce nasıl bir model sunuyor? Avrupa için uygulanabilir mi?
K.V.:
“Demokratik konfederalizm” fikri bize demokrasiyi küresel bir biçimde geliştirme fırsatı sunuyor. Katılımcı demokrasi, özerklik, özgürlük, devletsiz demokrasi, kapitalizm ve patriyarka ile mücadele gibi ilkeleri yaşayan bir örnek üzerinden görmek çok değerli.
Elbette Avrupa, bunu uygulamaya çalışırsa farklı sorunlarla karşılaşacaktır. Ama Bakur’da 2015 yılına kadar inşa edilmeye çalışılan sistem, Avrupa için de harika bir örnek teşkil ediyor. İnsanlar küçük topluluklar halinde kendilerini yönetmeye başlayabilir, böylece ulus-devlet fikrinden uzaklaşabilirler.
Kateřina Vráblíková kimdir?
Dr. Kateřina Vráblíková, Çek Cumhuriyeti kökenli bir siyaset bilimci ve Bath Üniversitesi’nde politika bölümünde kıdemli akademisyendir. Columbia, California, Ohio State, Mannheim ve Masaryk üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalışmış, siyasal katılım, toplumsal hareketler ve demokratik kurumlar üzerine önemli araştırmalar yürütmüştür.
Akademik çalışmalarında karşılaştırmalı siyaset, seçim dışı siyasi katılım, radikal demokrasi ve demokratik konfederalizm konularına yoğunlaşmaktadır. Aynı zamanda Birleşik Krallık’ta aktif olan Kurdistan Solidarity Network (Kürdistan Dayanışma Ağı) üyesidir ve toplumsal dayanışma pratiklerine katılım göstermektedir.






